YARATAN YARATILAN İLİŞKİSİ AÇISINDAN NAMAZ
Metafizik âlemin varlığı olan Rab ile fizik âlemin varlığı olan kul arasındaki bağlantıyı sağlamada başvurulan en önemli vasıtalardan birisi namazdır. Namaz, yaratıcı ile kurulan tabiatüstü ilişkinin belli söz ve davranış kalıpları çerçevesinde ortaya konulmasıdır. Gerek sözlü rükünler, gerekse bedensel vaziyet alış açısından namaz bireyin isteği dışında bir içeriğe sahiptir. Namaz esnasında gerçekleştirilen edimlerden hiçbirisini ferdin kendisi icad etmiş değildir. Namaz kılarken yapılan bütün hareketlerin ve söylenen sözlerin, namazın gereği olan bir yanı vardır.Namaz vasıtasıyla kul. Allah'a olan bağlılığını, sevgi ve saygısını, şükran ve minnettarlığını, yakınlığını.12samimiyetini, teslimiyetini; aklını, kalbini, dilini, bedenini kullanmak suretiyle ifade etmeye çalışır. Böylece Allah'ın alâmet, işaret ve delillerini doğrudan doğruya kavrama, algılama, ilâhî kudretle sezgisel ve duygusal ilişki kurma imkânı bulur. Kısacası kul, namazda bir tür dinî tecrübeyaşar.Namaz kılan kimsenin en yoğun şekilde yaşadığıdinî tecrübenin Kur'ân dilindeki adı "Huşû"dur."Sabırla, namazla Allah'tan yardım dileyin, şüphesiz bu, Allah'a saygı gösterenlerden başkasına ağır gelir." (1) Gönülden içtenlikle Allah'a itaat eden kimse için namaz zevkli bir yükümlülüktür. (2) Gerçek mü'minin namazda yaşamış olduğu bu dini tecrübe bazen korku duygusuyla izah edilmeye çalışılmış, (3) bazen de alçak gönüllülük olarak yorumlanmıştır. (4)Namazın rükûnlarından secdeye işaret edilen bir âyette huşu olgusundan şöyle söz edilir: "Ağlayarak çeneleri üstüne kapanırlar ve Kur'ân onların derin saygısını artırır." (5) Secde halindeyken onlarda Kur'ân'in tesiriyle kalb yumuşaklığı ve göz yaşı kendisini gösterir.(6)"Huşu" kavramı korku, üıperti gibi içsel bir duyguyu ifade ettiği gibi, sakin olma, başka bir şeye ilgi göstermeme gibi bedensel bir duruma da işaret eder.(7) Müminler de namaz kılarken Yüce Allah'tan korkar kendilerini alçaltır, gözlerini, secde yerinden ayırmaz bir tutum13içerisine girerler. (8)"Felaha ulaştı o müminler, ki onlar namazlarında saygıdadırlar." (9) Eğer kalpte huşu varsa bu mutlaka bedene yansır. Bu durumda huşu, namazın kurallarına uymak, elbiseyle, vücûdun bir yeriyle oynamaktan, başka şeylere yönelmekten, gerinmekten, esnemekten, gözleri kapamaktan, elbiseyi sarkıtmaktan, parmak kıtlatmaktan, parmakları birbirine geçirmekten ve benzer edimlerden sakınmaktır.(10)Allah'ın ululuğuve yüceliği tecrübesini yaşayan insan, O'nun karşısında eksik, zayıf ve yetersiz olduğunu farkeder. Allah sevgisi ve korkusunun beraberce bulunduğu bir çekinme ve sakınma havası içerisine girer. Allah'a karşı derin bir saygı ve alçak gönüllülük hissi besler. O'na duyduğu edep ve saygının dışında hiçbir duyguya iltifat etmez. Benliğini bir ürperti sarar, baş eğme duygusu kaplar. Yüce Allah'ın celâlini, azametini hissetmek, O'nu ta'zîm etmek, yüceltmek ister. Kendini en büyük arzu ile en büyük korku arasında bulur. Yaşadığı bu kuvvetli his ve heyecan tutum ve davranışlara da yansır. Namaz kılarken yapılan hareketler sunî, yapmacık şeyler değildir. Kökleri, kalpte, belirtileri bedende olan eylemlerdir.Namaz aynı zamanda Allah'a olan bağlılığımızın bir ifadesidir.Erich Fromm, insanın varoluşundan kaynaklanan14ihtiyaçlar arasında "köklülük ihtiyacı ve bir yönelim dayanağına duyulan ihtiyac’a (11) dikkat çeker. İnsan doğal kökenini arar. Dünyanın tamamlayıcı bir