1 sonuçtan 1 ile 1 arası

Konu: Cuma hutbesi Kimsesiz Çocuklara Karşı Sorumluluklarımız (17.09.2021)

  1. İndir #1
    Administrator garaveli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16-02-18
    Konum
    Almanya-Karlsruhe Türkiye-Antalya
    Mesajlar
    6.848
    Teşekkürler Verilen Teşekkürler 
    15.563
    Teşekkürler Alınan Teşekkürler 
    94.060
    Teşekkür
    5.547 Mesaj

    Cuma hutbesi Kimsesiz Çocuklara Karşı Sorumluluklarımız (17.09.2021)

    Cuma hutbesi
    Kimsesiz Çocuklara Karşı Sorumluluklarımız
    (17.09.2021)
    Değerli Mü’minler!
    Yüce Rabbimiz, hutbemin başında okumuş olduğum ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır. “... Biz kiminizi kiminiz için imtihan vesilesi yaptık ki bakalım sabredecek misiniz! Rabbin her şeyi görüp gözetlemektedir”.[1]
    Kardeşlerim!
    Doğumla başlayıp ölümle sona erecek olan hayat yolculuğunda Yüce Allah kullarını türlü türlü imtihana tâbi tutmaktadır. Evlat sahibi olmak bir imtihan olduğu gibi anasız veya babasız kalmak da bir imtihandır. İnsanın ailesi ve akrabalarıyla birlikte mutlu bir hayat sürmesi bir imtihan olduğu gibi kimsesiz kalıp başkalarının himayesine muhtaç olması da bir imtihandır. Bunun gibi, toplumumuzda çeşitli sebeplerle anasız babasız kalmış kimsesiz ve yetim çocuklar da bizler ve toplum için bir imtihan vesilesidir. Kuşkusuz, bu çetin imtihanın baş aktörleri yine peygamberler olmuştur.
    Annesi tarafından dünyaya getirilip, Firavun tarafından öldürülmesin diye, küçücük bir bebek iken nehre bırakıldığında Hz. Musa, kimsesizdi. Hz. Yusuf küçük yaştayken kardeşleri tarafından kuyuya atıldığında, yapayalnızdı. Daha doğmadan babasını, altı yaşında da annesini kaybeden Hz. Muhammed, çocuk yaşta hem yetim hem öksüz kalmıştı. Bu örnekler bir yönüyle yetim ve kimsesiz çocuklar için bir şeref vesilesi, diğer yönüyle de onların bizlere Allah tarafından emanet edildiğini hatırlatan insanlığın değişmeyen imtihanı ve Yüce Allah’ın hikmet-iilahisidir.Her yetim ve kimsesiz çocuk bir küçük Musa, bir küçük Yusuf ve bir küçük Muhammed (a.s.) gibi görülmelidir. Onlarla ilgilenmenin de, bir peygamberi himaye etmekkadar şerefli ve faziletli bir davranış olduğu bilinmelidir.
    Aziz Kardeşlerim!
    Yüce dinimiz İslam, yetimleri himaye etmeyi, koruyup gözetmeyi emreder. Onlara karşı duyarlı davranmayı, şefkat ve merhametle yaklaşmayı öğütler. Zira yetimler, Cenâb-ı Hakk’ın hepimize emanet ettiği masum kullarıdır. Yetimleri ihmal etmek, onları yalnız ve ilgisiz bırakmak büyük bir vebaldir. Yetimlerin haklarını çiğnemek, mallarına el uzatmak ağır bir günahtır. Nitekim Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de Peygamberimizin şahsında bizi şöyle uyarır: “Öyleyse sakın yetimi ezme! El açıp isteyeni de sakın azarlama. Ve Rabbinin nimetini, minnet ve şükranla an.”[2]
    Muhterem Müslümanlar!
    Şimdi sizlere, kimsesizliğin acısını iliklerine kadar hissetmiş olan Allah Rasûlü’nden bir örnek vermek istiyorum. Uhud savaşı sona ermiş, Müslümanlar Medine’ye dönmüştü. Küçük bir çocuk Peygamberimize yaklaşarak “Babama ne oldu?” diye sordu. Allah Resûlü’nün ağzından “Baban şehit oldu, Allah ona rahmet etsin” sözleri dökülüverdi. Bunun üzerine çocuk ağlamaya başladı. Rahmet Elçisi (s.a.s.) bu duruma dayanamadı, çocuğu bağrına basıp “Ağlama” diye teselli etti. Sonra da “Ben senin baban olayım, Âişe de senin annen olsun istemez misin? buyurdu. Çocuğun yüzünde güller açmıştı. Sevinçle “Evet! Çok isterim” dedi. Allah Resûlü (s.a.s), şehidin emanetini kucaklamış, ona yalnızlığını ve yetim olduğunu unutturmuştu.[3]
    Öyleyse, bizler de Sevgili Peygamberimizin yaptığı gibi, yetim kalmış, kimsesiz, mazlum ve mağdur çocuklara kucak açalım. Onları geleceğe hazırlamak için maddi ve manevi olarak yanlarında olalım. Unutmayalım ki, bir yetimin başını okşamak, yüzlerindeki sevinci, gözlerindeki pırıltıyı arttırmak dünyadaki en büyük mutluluğumuz, ahiretteki en büyük mükâfatımız olacaktır. Hutbemi, Peygamber Efendimizin şu müjdesiyle bitirmek istiyorum: “Ben ve yetime kol kanat geren kimse, (işaret ve orta parmağını bir araya getirerek) cennette böyle yan yana olacağız.”[4]
    DİTİB Hutbe Komisyonu
    [1] Furkan, 25/20.
    [2] Duhâ, 93/9-11.
    [3] İbn Hacer el-Askallani, İsâbe, I, 302.
    [4] Buhârî, Talâk, 25.



  2. 2 kişi bu mesaj için garaveli üyemize teşekkür etmiş


Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •